Çocuklar Hayatı Ezberleyerek Değil, Yaşayarak Öğrenir: 100 Yıl Öncesinden Bir Eğitim Önerisi

Çocuklar Hayatı Ezberleyerek Değil, Yaşayarak Öğrenir: 100 Yıl Öncesinden Bir Eğitim Önerisi

Birkaç yıl önce, gemiyle ülkeme dönüyordum. 12 yaşlarında iki çocuğun eğitsel yaşantılarını gözlemlediğim ortam buldum. Yolculuk yaptığımız gemi Hong Kong, Shanghai, Nagasaki, Kobe ve Yokohoma limanlarında bir ya da iki gün durdu.

Gemi her demirlediğinde çocuklar keşfetmenin hem başında hem de uzağındaydılar. Onlar için bu bölgeler yabancı ve yeniydi. Bir şey öğreneceklerine dair işaret yoktu; kıyıya ezber yapacakları bir ders için gönderilmiyorlardı; bu sonradan sınavına girecekleri bir şey de değildi. Ne var ki, çocukların önünde zengin bir yaşantı fırsatı oluşmuştu ve onlar iştahla ileri atılmış, her etkinliğe dahil olmak için öne fırlamıştı. Bu en basit anlatımla, zihinsel açlıklarının sonucu olan oyun istekleriydi. Gece gemiye, yaşantılarının getirdiği zengin öykülerle ve bilgilerle dolmuş taşmış olarak geri döndüler. Çocuklar hayatı ezberleyerek değil yaşayarak öğreniyorlardı. Onlar için her şey oyun üzerinde dönüyordu ve yine de bir şeyler öğreniyorlardı. Eğer bu yaşantılar bir program dahilinde ezberletilen, belirli zamanlarda sınavlarla ölçülen ve raporlanan okul çalışmaları olsaydı gemiyi terk ederler miydi? Hangi ruh halinde olurlardı? İki çocuğunun bu yaşantıları, oyunların sağladığı deneyimlere eğitimin her alanında ihtiyaç duyulduğunu işaret ediyordu.

Franklin Bobbitt, 1918[1]

 

Yukarıdaki anı Bobbitt’in ‘The Curriculum’ adlı kitabından bir alıntıdır. Bobbitt, eğitim tarihinde eğitim programı hakkında kitap yazan ilk kişi olarak tanınmaktadır. Kitabın basım yılı 1918 olmasına rağmen, değişmeyen bir gerçeği bize hatırlattığı için paylaşılmayı hak etmektedir: Çocukların öğrenmeye olan arzusunu. Aslında her birey öğrenme açlığıyla doğar. Yürümeyi, konuşmayı öğreniriz, okumayı, oyun kurallarını, yemek tariflerini öğreniriz, yani ilgi ve ihtiyaç duyduğumuz her şeyi öğrenmeye çalışırız. Peki bu öğrenme arzusuna rağmen eğitim dünyasında neden hala başarısızlıklar yaşanır? Öğrenmek aslında doğal bir eylemken acaba bu doğal eylemi yanlış öğretim süreçleriyle baltalıyor olabilir miyiz? Bir çocuk neden sokağa çıkıp merak ettiği şeyleri yaşayarak öğrenirken zevk alır da aynı konu derste öğretmen tarafından aktarıldığında sıkılır? Öğretmenin öğrettiklerini ezberlemeye çalışır ama neden bir türlü öğrenmeyi başaramaz? Bobbitt’in anısı üzerinden yaptığı yüz yıl önceki tespiti aslında bu sorulara cevap niteliğindedir. Öğretmeye odaklanmak yerine öğrenmeyi sağlayacak ortamlar yaratmak hedeflenmelidir. Öğrencilerin doğasına uygun, aktif katılım gösterdikleri, ilgi duydukları, çoğu zaman oyunlaştırdıkları ve işbirliği yaptıkları etkinlik ortamları yaratılmalıdır[2].

[1] Bobbitt, F. (1918). The Curriculum. The Riverside Press: Cambridge, Massachusetts.

[2] Aygören, F., Ünlü, B. & Türkal, B. (2020). Öğretmen 4.0: Öğretim Teknikleri, Nobel Yayınevi: Ankara.

Dr. Fatih Aygören , 08-02-2020 tarihinde yazdı.
İlginizi çekebilecek diğer bir yazı => Derslerimde Minecraft Kullanıyorum